Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 35,0619 | 35,1251 | |
EURO | 36,4162 | 36,4818 | |
DİL ve
YAZI Yazı en temel iletişim
araçlarımızdan biridir ve seslerin işareti olması nedeniyle de dilimize uygun
olması gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir. Tanzimat
döneminde Osmanlının geri kalma nedenleri araştırılırken yazının dile uygun
olmamasının eğitimi zorlaştırdığı ve özelliklede askeri alanda
başarısızlıkların eğitimsizlikten kaynaklandığı ve dolayısıyla da toprak
kayıpları nedeniyle ekonomik gelirlerin azaldığı belirlenmiştir. Eğitim
sisteminin yaygınlaştırılması için ilk iş yazının dile uygun hale getirilmesi
konusu gündeme getirilmiş ancak yalnızca gündeme getirilmekle kalmış yapılan
bütün girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İlk başlarda Ali Süavi,
Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Mithat Efendi son dönemlerde ise Hüseyin Cahit
(Yalçın), Abdullah Cevdet, Celal Nuri (İleri) ve Ziya Gökalp gibi
aydınlar Latin alfabesi de dahil olmak üzere çeşitli öneriler getirmiş ancak
hiç bir öneri uygulama alanı bulmamıştır. Yapılan
tek uygulama Enver Paşa döneminde askere öğretilen ve Arap
alfabesindeki harflerin sözcüğün başında, ortasında, sonunda ayrı yazılması
ve birleştirilmesi kuralını değiştirerek harflerin ayrı ayrı yazılarak kolay
okunup yazılmasını sağlayacak ve halkın “Enver Paşa Yazısı” dediği bir
yöntem uygulanmıştır. Ancak sesleri tanımlayan harfler dil yapısına uygun
olmadığından yani özdeki yanlış değiştirilmediğinden bunda da başarılı
olunmamıştır. Her zaman
olduğu gibi yanlışlık yine Cumhuriyet döneminde düzeltilmiş, dile uygun bir
alfabe oluşturularak 1.Kasım.1928 de yürürlüğe konulmuştur. “Bir
gecede ulus cahil bırakıldı” denilerek küçümsenmeye çalışılan bu olay
sayesinde yüzde 3.6 olan okur yazar oranı ilk hamlede açılan “Millet
Mektepleri” aracılığıyla yüzde 30 düzeyine getirilmiş bu günde yüzde 90
düzeylerinin üzerine çıkarılmıştır. Ne diyelim
durum ortada “Başöğretmen’e” ve okuyan herkese selam olsun. Galip
COŞKUN |
Yazar: GALİP COŞKUN |
Tarih: 27.11.2011 17:56:16 |