Değişmeyen gerçek yine karşımıza çıktı ve yaşam ağacından iki yaprak ardı ardına toprağa düştü. Köyümüzün iki güzel insanını birer gün arayla yitirdik. Yaşlılardı yada gençlerdi bunun değerlendirilmeye çalışılması bile gereksiz çünkü ozan Cemal Süreyya’nın dediği gibi “Her ölüm erken ölümdür”. Gerçi yinede işin kolaycılığına kaçmayalım daha genç bir ölümle karşılaşsak bu mutsuzluğumuzu ve acımızı katbekat artırırdı ama yinede insan o kadar acımasız bir sonucu aklına getirmek istemiyor. Köyümüzün iki güzel insanının acısı yüreğimizde daha küllenmemişken hiç kimse gibi bende daha acı şeyler düşünmek istemem.
Olumsuz şeyler yerine sonsuzluğa uğurladığımız bu iki güzel insanımızın Hürü KULAKSIZ ve Hamza COŞKUN’un yaşarken yarattığı güzellikleri ve hoş anları anımsayarak onları tatlı hatıralarıyla yaşatmamız sanırım onların da sağlıklarında istedikleri bir şey olsa gerektir. Böylelikle hem hatırlayanların hem de biz yakınlarının acıları biraz daha hafiflemiş olur. Yunus Emre’nin bir dörtlüğü belki ölümü kabullenip yaşamın sürdüğünü daha kolay anlamamızda bize yardımcı olur;
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar biterler
Ne söylerler ne bir haber verirler.
Yaşamın gerçeği bu olduğuna göre bizlerede olsa olsa sabretmek ve katlanmak düşüyor. Tekrar tekrar ölenlere Tanrı’dan rahmet diliyor bizim yaşam yaprağımızda toprağa düşünceye kadar yüreğimizde yaşayacaklarına kendi adıma bütün içtenliğimle inanıyorum. Galip COŞKUN