TOPLUMUMUZDA BİR RENK “YEZİDİLER”
Koca Yunus diyor ki “Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan
Halka müderris ise hakikate asidir.” Bende herkese aynı gözle bakmaya devam ederek, herkesi bu ülkenin öz çocuğu bilerek, ülkeye hizmet dışında kimsenin kimseye üstünlüğü olmadığına inanarak koca Yunus’a yürekten katılıyorum.
Ancak ülkemizdeki değişik inançları tanımak ve tanıtmanın olsa olsa onlara saygıda kusur etmemeye katkısı olur diye düşünüyorum. Gerçekte de inançlar kişiye özgüdür ve kişinin iç dünyasındaki dinamikleri dinginleştirmeye yardım eder dolayısıyla da o inançlara saygı göstermek insanlık gereğidir.
İşte bu nedenle ülkemizdeki inanç yelpazesinde değişik bir rengi temsil eden “Yezidileri” tanımaya çalışmak hepimiz için değişik ve yararlı olabilir diye düşündüm. Tanımaya çalışırken de elbette ki yüzeysel, hepimizin anlayacağı ve ilgisini çekip, bilgileneceğimiz düzeyde olmasının yeterli olacağını sanıyorum.
Yezidiler, bölgemizde Suriye ve Irak’ta sınırımıza yakın bölgelerde, bizde ise yine sınıra yakın bölgelerde Urfa, Siirt, Diyarbakır ve çok azda olsa Adıyaman ilimiz köylerinde yaşamaktadırlar. Yezidilik, İslamiyetin ilk başlarında İslamiyetten çıkanların kurduğu ve Müslümanlık, Yahudilik ve Hıristiyanlık öncesi putperestlik unsurları taşıyan bir inançtır. Varlığını kendi inanç grubu içinden evlilikler yaparak sürdürmüştür.
Tarihçiler Yezidilerle ilgili değişik düşünceler ileri sürmektedirler kimisi Emevi halifesi Muaviye oğlu Yezid’e, kimisi Farsça Allah demek olan Yezdan’a, kimisi de İran’da bulunan Yezdücerd kentinin adına bağlarlar. Yezidiliğin kökeni ile ilgili daha bir çok düşünce ileri sürülmektedir ama sonuçta önemli ve gerçek olan bunun bir inanç olarak varlığını sürdürdüğüdür.
Amacım burada Yezidiliği anlatmak değilde tanıtmak olduğundan kısaca inançlarından ana hatlarıyla bahsetmek yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Yezidiler Tanrıya büyük bir bağlılıkla inanır ve taparlar. Şeytana ise, korktuklarından ve kötülüğünden çekindikleri için yalvarma duygularıyla ibadet eder ve saygı gösterirler. Şeytandan o kadar korkmuşlardır ki bu nedenle Tanrıya ibadet yerine kötülüğünden korunmak için şeytana ibadet etmeye başlamışlardır. Şeytana “Melek Tavus” derler. İki kutsal kitapları vardır; birisi “Mushaf-ı Reş” diğeri ise “Cilve” dir. Hac yerleri Musul’daki “Laleş” tir. Güneş doğarken günde bir kez güneşe doğru secde ederek namaz kılar, her yıl ocak ayında üç gün oruç tutarlar. İçki helal, marul, lahana yemek, mavi renkli elbise giymek, okuma yazma öğrenmek, saç sakal kesmek haramdır.
İşte size ana çizgileriyle Yezidilik insanlığın erdemi farklılığa katlanmaktır. Okuyan herkese sevgi ve saygılarımla. Galip COŞKUN
Yararlanılan Kaynaklar:
1- Yezidiler, Mahmut Bilge, Kalan Yayınevi , Ankara - 2002
2- Türkiye’de Etnik Gruplar, Peter Alford Andrews , Ant Yayınları, İstanbul - 1992